Eliza Admin
Mesaj Sayısı : 339 Kayıt tarihi : 23/04/08 Yaş : 38 Nerden : hayat\\\'ta ya tozu duman\\\'a katarsın, yada tozu duman\\\'ı yutarsın,.
| Konu: Çoban ağacı Çarş. Mayıs 21, 2008 1:16 pm | |
| yaşlı çoban,sürüsünü otlatmak için yaylaya çıktığında,tepeye yakın bir elma ağacının altında dinlenir ve eğer mevsimiyse,onunla konuşarak: -haydi bakalım evladım,derdi.bu ihtiyarın elma' sını ver artık. ve bir elma düşerdi en güzelinden,en olgunundan.yaşlı adam,sedef kakmalı çakısını çakırtarak onu dilimlere ayırır ve küçük bir tas yoğurtla birlikte ekmeğine katık ettikten sonra,babasından kalan KUR' AN_I' nı okumaya koyulurdu. çoban, bu ağacı 20 yıl kadar önce diktiğinde sık sık sular, bunun için de büyükçe bir güğüme doldurduğu abdest suyundan geriye kalanı kullanırdı.elma ağacının kökleri belkide bu sularla kuvvet bulmuş ve kısa sürede serpilip meyve vermeye başlamıştı.çoban o zamanlar henüz genç sayıldığından, şöyle bir uzandımı en güzel elmayı şıp diye koparırdı.fakat aradan geçen bunca yıl içinde beli bükülüp boyu kısalmıştı, ağacınki ise bir çınar gibi büyüyüp göklere yükselmişti.ama boyu ne olursa olsun, ağaç yinede yarusu değil miydi? onu bir evlad sevgisiyle okşarken: -ver yavrum derdi.gönder bakalım bugünkü kısmetimi ve bir elma düşerdi hiç nazlanmadan ,yıllar boyu hiçbir gün aksatmadan. köylüler uzaktan uzağa gözledikleri bu hadiseyi birbirine anlatıp yaşlı çabonın veli bir zat olduğunu söylerdi.bu yüzden ' ÇOBAN AĞACI' nın meyvelerini ondan başka kimseye kopartmazlar, el altından kopartanlara da iyi gözle bakmazlardı. yaşlı adam, ağacın altında dinlenip namazını kıldığı bir gün yine elmasını istedi. ancak dallar dolu olmasına rağmen nedense birşey düşmemişti.sonra bir daha, bir daha tekrarladı isteğini. beklediği şey bir türlü gelmiyordu.gözyaşları yeni doğmuş kuzuların tüylerini andıran beyaz sakalını ıslatırken, ağacın altından uzaklaşıp koyunlarının arasına attı kendini. yavrusu, meyve verdiği günden bu yana ilk defa reddediyordu onu. ihtiyar çobanın beli bir anda her zamankinden fazla bükülmüş, güçsüz bacaklarıda vücudunu taşıyamaz olmuştu. hayvanlarını usulca toplayıp köye doğru yöneldiğinde,aşağıdaki caminin her zamankinden daha nurlu minarelerinden yankılanan ezan sesiyle irkildi birden. yeniden doğmuştu sanki çoban, bir şey hatırlamıştı.çocuklar gibi sevinerek ağacın yanına koştu ve ona şefkatle sarılırken: -canım, dedi.hıçkırıp ağlayarak.benim güzel evladım,mis kokulum.şu unutkan ihtiyarı üzmeden önce, bugün RAMAZAN' IN ilk günü olduğunu neden söylemedin ki?
| |
| |
|